bugün

entry'ler (18)

yorum

iSTANBUL’A 100 YATAKLI GÖZ HASTANESi YAPILIYOR
https://hijyenizm.com/ind...i-goz-hastanesi-yapiliyor

Göz hastalıklarının teşhisi ve tedavisinde ülkemiz gerçekten bir çok Avrupa ülkesine oranla ileride. Yılın yarısını Avrupa'da, yarısını Türkiye'de geçiren biri benim düşüncem bu.

yorum

SAĞLIK BAKANLIĞI’NDAN NORMAL DOĞUMA TEŞViK iÇiN ÜNiTE
https://hijyenizm.com/ind...-doguma-tesvik-icin-unite

Avrupa'da insanlar normal doğum yapmak için can atıyor, ülkemizdeki kadınlar ve para göz hastaneler ise sezeryan diye.

köşe yazısı

TAŞ VE GEDiK.

Hazır okullar tatil olmuş, seçim de kapıdayken eğitim ile ilgili bir durum tespiti yapalım…

Türkiye genç nüfusu diğer gelişmiş ülkelere nazaran çok daha fazla olan bir ülke. Öyle ki öğrencilerin okuyacağı okullar sürekli arttırılmasına rağmen yettiği söylenemez. Özel sektör ve vakıfların kurdukları okullar da cabası.

1980 öncesi faal olan okul sayısını düşünmek bile istemeyiz birçoğumuz. Az ve tıka basa dolu sınıflar… O kuşaktan birisi olarak o günlerin zorluğunu uç boyutlarda yaşamadım ama gerçekti. Üniversite sayısı ise oturup bir dakikada tek tek sayılabilecek kadardı. Bugünümüzün öğrencisi de ebeveynini de canından bezdiren, ömründen ömür çalan giriş sınavları da o ve o yılların öncesinden günümüze kalan, hata yapma lüksünü tanımayan yanlış bir uygulama maalesef.

Ülkemizde eğitim bir nevi ticarete dönüştü. Parası olan ya da kaynak oluşturabilenler çocuklarını özel okula, üniversiteye gönderiyorlar. Hatta öyle özel okulların varlığını duyuyoruz ki, eğitim yerine ebeveyn ve eğitim özürlü çocuklarına diploma satıyor. Bunu nereden mi biliyorum? Atanamadığı için mecburen o tür okullarda öğretmenlik yapmak zorunda kalan yeni mezun öğretmenler anlattılar.

Türkiye’de eğitim düzeyinin çok modern ve çok gelişmiş olduğunu söylemek kendimizi kandırmak olur. Verilen eğitim şekli ihtisasa yönelik değil, ezbere ve genel kültür ağırlıklı maalesef. Okul bitirilene kadar akılda kalan ama diplomayı aldıktan sonra unutulan bir eğitim. Mutlaka iyi eğitim verenler de vardır; bunun sayısının devede kulak bile olduğu aşikâr. işin en acı yönü ise ülkemizin yine bu tarz bir eğitimle diplomasını almış öğretmen ya da öğretim görevlisi eğitimci ordusu cenneti olması. Çoğu diplomasını alana kadar staj bile yapmamış olan bu eğitimcilerin bir bölümü de iyi bir eğitim için değil de egosunu tatmin etmek adına isminin başına ünvan almak için mücadele veriyor.

Eğitim ve öğretim sevgi işidir. Öğrenci de okuduğu alandan haz duymalı, eğitimci de eğitmekten.

Ülkemizde çoğu zaman bunun tersi yaşanıyor. Diploma sahibi olmak için sınavlara giriliyor. Staj ise ağırlıklı olarak naylon.

Birçoğunuzun “iyi tamam da senin önerin ne” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, bu kadar yazıyı yazma zahmetine giren ve nutuk çeken birinin âcizane birkaç önerisi de vardır elbet.

Şöyle:

Türkiye’de vakıf ve yatırımcıların kurduğu okulların kat kat üstünde okul ve üniversiteler açılmalı. Özellikle meslek liselerinin sayısı çoğaltılmalı ve bu okullara giriş teşvik edilmeli. Türkiye’de özelleştirilmemesi gereken tek kurum varsa o da eğitim kurumları olmalıdır.
ilk ve orta öğretimde okuyan öğrenciler evlerine en yakın okula gitmeli, gidebilmeli.
Eğitimcilere yönelik yılda en az bir defa güncellenme seminerleri düzenlenmeli ve düzenli olarak bu seminerlere katılma mecburiyeti getirilmeli.
Örneğin lise öğrencileri, yılsonunda üniversiteye geçiş amaçlı her ders için ayrı olmak kaydıyla sınava tabi tutulmalı ancak bu sınavlarda alacağı puan tüm lise hayatı boyunca yapılan sınavlardan aldığı puanlarla birlikte ortalamaya tutularak öğrenciye “bir seviye” notu belirlenmeli.
Öğrenci ve ebeveyne öğrencini kapasitesi ile ilgili gerçekçi bilgiler verilmeli ve öğrencinin ilgi ve başarılı olduğu yönlerine uygun doğru üniversite tercihinin hangileri olması gerektiği sözlü ve rapor halinde sunulmalı.
Devlet, her üniversiteye bir Eğitim Kalitesi Standartı Puanı vermeli.
Üniversiteye giriş imtihanı kaldırılmalı. Öğrenciler lise sonunda kendisi için oklu tarafından belirlenen notu, yaptığı stajlar vs. ile ilgili bilgilerin bulunduğu bir CV dosyası hazırlayarak istediği üniversiteye kayıt başvurusunda bulunmalı. Üniversite de bu dosyayı devletin kendisine verdiği puanın sınırları içinde değerlendirerek üniversiteye kaydı kabul etmeli ya da reddetmeli.
Öğrencilere girdiği üniversitenin karakterine, ilgi alanına uygun olmadığına kanaat getirdiğinde başka bölüm ya da üniversitelere en azından 1 veya 2 kez geçiş hakkı verilmeli.
Zamanında belli sebeplerden dolayı okuyamamış ama kendini mesleki, bilgi ve beceri hususunda geliştirmiş insanlar takip edilmeli, profesyonel kişiler tarafından yapılacak mülakatlar ve incelemeler neticesinde seviyelerine uygun diploma verilmeli. Çünkü mesleki alanda öğrencilerimize eğitim verecek kişiler onlar olacaktır. Ülkemizde bu özellikleri taşıyan insan sayısının çok olduğu aşikârdır ve hakları olan diploma ve değer kendilerine verilmelidir.

Evet, belki ilk seneler veliler egolarının yenilerek çocuklarını onların kapasitelerinin üstündeki üniversitelerde okumak isteyecek, bu da kargaşalara sebep olacaktır. Sistem oturana kadar üniversiteler sıkıntı yaşayacaklardır. Ama akabinde öğrenci için doğru olan bölümü seçmek adına zamanla ve tecrübeyle daha sağlıklı kararlar almayı da öğreneceklerdir.

Bunlar benim şu an için aklıma gelenler.

Eğitimdeki eksikliğin boyutunu görmek için şu birkaç soruya cevap aramak yeterli olacaktır sanırım.

Sadece Türkiye’de aldığı eğitimle yurtdışında ve yurtiçinde dünya ve Türkiye ekonomisini yönlendiren, ayakta tutan firmaların üst düzey yöneticisi olan kaç kişi sayabilirsiniz?
Sadece Türkiye’de aldığı eğitimle yurtdışında ve yurtiçinde dünya tarihine çığır açacak buluşu olan kaç tane bilim adamımız var?
Sadece Türkiye’de aldığı eğitimle yurtdışında ve yurtiçinde kaleme aldığı kitapları yok satan kaç tane yazar ve düşünürümüz var?

Var elbette ama bu tarihinde dünyaya hükmetmiş bir ırkın şanına yakışacak sayıda değildir.

Taş burada, gedik de burada…

Not: http://hijyenizm.com haber sitesinde yayınlanan köşe yazımdır.

toplu konut

Yıllardır görmediğim bir arkadaşımla karşılaştım. Oturup biraz sohbet ettik. Konu iş-güç muhabbetine gelince tedarik işleriyle uğraştığını söyledi. Çok dertliydi. Yani istemeden de olsa kendimi sorunları yaşar buldum.

istanbul'daki toplu konut sitelerine temizlik ürünleri, trafik güvenliği ekipmanları, ambalaj ürünleri, bahçe malzemeleri vesaire tedarikleri yapıyormuş.

Toplu konut sitelerinin birinde ikamet eden birisi olarak ben de ağzım açık dinledim arkadaşımın yaşadıklarını.

Site yönetiminde görev alan bir çok kişinin vurdum duymaz, hırsız, ahlaksız olduğunu örnekleriyle anlattı. Bu tür toplu konut sitelerinde oturan insanların aidatlarının nasıl çarçur edildiğine, yüksek aidatlar yüzünden o insanların evlerine nasıl hacizlerin geldiğine onlarca kez şahit olduğunu söyledi. Özellikle satın alma sorumlularının bir çoğunun rüşvet istediklerini anlattı. Rüşvet almak uğruna 50 liralık ürünler için neredeyse iki katı ödeme yaptıklarına, akraba ya da arkadaş kayırmalara şahit olmuş. Hatta bazı sorumlu merciindeki zatların rüşvette sınırlarını alenen zorladıklarına da tanık olmuş; öyle ki, bu kişiler para yerine gecelik kaçamak yapacağı hayat kadını talep ediyorlarmış. Bazıları kendisine ürün fiyat teklifi sunan pazarlamacı bayanlara birlikte olmayı bile teklif ediyorlarmış.

Kısacası, uzun yıllardır yurt dışında ikamet eden ben, ülkemdeki ticaretin bu boyutlara geldiğini öğrenince üzüldüm. Allah ıslah etsin demekten başka bir şey gelmiyor elimden şu an.

Yine de etik ticaret yapmak için yoğun çaba veren insanlar da vardır mutlaka. Bunlardan biri de bu arkadaşım. Bu tür etik ve ahlak dışı ticaretin karşısında dik durabilmek için proje üretmiş ve hayata geçirmiş.

http://www.tedarikforum.com adresindeki bu projesinde, bir çok üretici firmayla özel anlaşmalar yapmış ve fabrika fiyatına yakın fiyatlarda ürün tedariki platformu oluşturmuş. Yani örnek vermek gerekirse, bu sisteme üye olan bir toplu konut yönetimi, ihtiyacı olan ürünleri ve ödeme vadesini burada paylaşıyor ve fiyat teklifi istiyor. Yine sisteme kayıtlı olan üretici firmalar bu ürünler için fiyat teklifi sunuyor. Yani tatlı bir rekabet yaşanıyor. Bu tatlı rekabet esnasında ne ürün için fiyat teklifi isteyen site yönetimi, ne de fiyat teklifi sunan üretici firmalar birbirlerini göremiyorlar. Durum bu olunca da ortaya şeffaf bir tedarik ve ticaret yöntemi çıkıyor. Rüşvet ortadan kalkıyor. Üstüne üstlük günlerce uygun fiyata ürün bulacağım diye çırpınma, vakit harcama, stres derdinden de kurtulunuyor.

Benim çok hoşuma gitti açıkcası. Umarım insanlarımız da bu platformun kıymetini, avantajlarını anlayabilirler. Siz siz olun toplu konut sitesinde ikamet eden bir sakinseniz, yöneticilerinizi bu sistemle tanışmaları, işbirliği içen girmeleri konusunda uyarın. Unutmayın siz de daha az aidat ödeyerek bütçenize katkı sağlayacaksınız.

Benden söylemesi.

#tedarik #toplukonut #siteyönetimi #rüşvet #temizlikürünleri #satınalma #tedarikforum

facebook ve ticaret

Dün bir paylaşım gördüm. Bir bayan satıcı, satmak için paylaştığı bir ürün yüzünden bir adamla tartışıyordu:
Adam: Siz satıcı değilsiniz.
Satıcı kadın: Evet satıcıyım.
Adam: Neden o zaman bekar olduğunuz halde profilinizde evli olduğunuzu yazıyorsunuz.

Basit bir örnek...

facebook ve ticaret

SAT VATANDAŞ SAT

Ama bireysel, ama profesyonelce bir şeylerin ticaretini yapıp para kazanmak istiyorsunuz.
Bunu da minimum masrafla yapmak istiyorsunuz.
Bakıyorsunuz birileri biryerlerde bunu yapıyor.
"Benim onlardan neyim eksik" diyorsunuz.
Haklısın eksiğin yok, belki de fazlan bile var.
Hemen Facebook'da bir hesap açıyorsun ve işe koyuluyorsun.
Gününün en az üçte birinde bu hesabındaki arkadaş sayını arttırmak için çırpınıp duruyorsun.
Onlarca gruba üye oluyorsun. gruplar kuruyorsun.
Adeta nefes bile almadan sattığın ürünün ilanını ard arda paylaşıp duruyorsun.
ilanlarına yorum yazan insanlara cevap vermekten bıkkınlık geliyor çoğu zaman.
Sattığın ürün ile ilgili bilgi vermek için de saatlerce çene yapmak yoruyor sizi.
Sonuç:
Elde var sıfır.
Yapılan istatistikler bunu gösteriyor.
Facebook gibi sosyal ağlar özellikle de Türkiye'de ticaret için hiç iyi bir tercih değil.
Çünkü bu tür sosyal ağlara hesap açanların yüzde 95'i ticaret ile uğraşsa bile burada ticaret yapmayı hiç düşünmeyenlerden.
Yani potansiyel müşteri grubundan değiller.
Bilinçli ve gerçek alıcı, satın almak istediği ürünü bulmak için Facebook'a gelmez.
Onlar kendilerini hedef kitle olarak belirleyen web sitelerine girerler.
Bilirler ki orada ticaret yapmak isteyen kişiler ilan vermektedir.
Bilirler ki oraya geyik yapmak için kimse uğramaz, uğrasa da geyik olur.
Maalesef Facebook'da ürünlerini satmaya çalışan insanların sayısını gördükçe üzülüyorum.
Öyleki özellikle satıcı kişi bir bayansa mutlaka belli bir süre sonra kendisine yöneltilen soru şu oluyordur:
"Gerçekten evli misiniz?"
Avrupa'da bir çok ilan sitesi var ve bir çoğunun inanılmaz sayıda kullanıcısı var.
Türkiye'deki maalesef vatandaşlarımızca itibar görmeyen ilan sitelerinin yıllık kullanıcı sayısına onlar bir günde ulaşmaktalar.
Durum bu olunca sosyal ağ sayfalarında paylaşılan bütün ilanların altına şunu yazasım geliyor:
"SAT VATANDAŞ SAT !"

sat vatandaş sat

yazarlar, "sat vatandaş sat" size ne çağrıştırıyor?

viral reklam

iLAN SiTESi VE ViRAL REKLAMI.

Facebook sayfama gelen fotograflı viral reklamlar. Yeni bir ilan sitesi olan Sat Vatandaş Sat (http://www.satvatandassat.com) için hazırlanmış. Benim gözüme ilişenler şunlardı:

GÜNÜN iLANI:

Kentsel dönüşüme katkı için satılık gecekondular. Kat karşılığı takas yapılır. - ANKARA GECEKONDU SAHiPLERi
(bkz: )https://www.facebook.com/...55&type=1&theater

GÜNÜN iLANI:

Telefonun zil sesini ezan sesi olarak ayarladığı için tuvaletten yarım taharetle çıkmak zorunda kalanlara, zil sesi sadece kuş sesi olan telefonlar aranıyor. Hayırseverlere duyrulur. - CÜBBELi AHMET HOCA
(bkz: )https://www.facebook.com/...55&type=1&theater

GÜNÜN iLANI:

3 milyon araç trafik sıkışıklığına sebebiyet verdiği için acilen satılıktır. Akbil ile takas edilir. - iSTANBUL BŞB
(bkz: )https://www.facebook.com/...55&type=1&theater

GÜNÜN iLANI:

Çok acil Mersin idman Yurdu ile ioynayacağımız maçta gol atacak forvet aranıyor. - FENERBAHÇE SK
(bkz: )https://www.facebook.com/...55&type=1&theater

GÜNÜN iLANI:

Çok acil Fenerbahçe'yi PTT 1. Ligi'ne düşürecek, çok az kullanılmış UEFA iderecileri aranıyor. - TRABZON SK
(bkz: )https://www.facebook.com/...55&type=1&theater

GÜNÜN iLANI:

Çok acil istanbul'da denize nazır, 90 dakikalık maçı kaldırabilecek kiralık stad aranıyor. - BEŞiKTAŞ JK
(bkz: )https://www.facebook.com/...55&type=1&theater

GÜNÜN iLANI:

Çok acil ihtiyaç fazlası yabancı uyruklu ve yerli futbolcularımız geliş fiyatına satılıktır. - GALATASARAY SK
(bkz: )https://www.facebook.com/...55&type=1&theater

evi ile iş yeri arası beş dk olan insan

Evi ile iş yeri arası 5 dakikadan fazla olan insan ballı insandır. Trafiksıkışıklığı, eve geç geldiğinde hazır bahanendir.

sevilmeyen insan tipleri

Kulüp başkanları, televizyon yorumcuları, hakemler.

hiç kimseye aşık olduğunu söylememiş insan

Bu sorun artık sosyal medya ile aşılmıştır. Geç bilgisayarın karşısına, al önüne klavyeyi, yakala fareyi ve bol bol arkadaşlık isteği gönder... Nasıl olsa sosyal medyaya yeni merak sarmış, çaylak kulanıcı türünden biri ağına düşecektir. Nasıl olsa birine direk olarak aşık olduğunu söyleyemiyorsun ya, havadan sudan konularla gir muhabbete. Sonra karşındaki seni görmüyor nasılsa seni seviyorum de olsun bitsin. Gerisi kendiliğinden geliyor zaten... Ya bir siktir yiyorsun ya da ... Yapan arkadaşlar böyle diyor... Ben onların yalancısıyım...

fransızca öğretmenliği

Metreslik... Yanlış anlasılmasın Fransızlar öğretmenlerine "metres" diye hitap ederler...

aşk matematik midir sorusuna verilen en iyi cevap

Aşk matematik değil, tematiktir; canın sıkılınca görüntüsünü değiştirirsin...

uzun boylu erkeklerin dezavantaji

Kısa boylulara sürekli tepeden bakmak zorundasındır...

yaşamanın insanın zoruna gitmesi

Yaşamak için yaşarsın; çünkü mutlu olmaya mecbursundur...

yazarların 2015 yılından beklentileri

Kitabının yok satması için dua ve dizi filmlerin reytinge kurban gitmesi.

nazım hikmet ran vs necip fazıl kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek sürgün edilseydi Nazım Hikmet'ten bir tık önde olurdu !

en tehlikeli cahil okumuş cahildir

Cahillik bir meslektir ve bu mesleği yapanlar işlerinin ehlidirler...